Sparkling

2017 benim hayatıma pek çok ilk getirdi. İlk işime başladım, daha önce hiç yaşamadığım bir şehre taşındım, ilk evimi tuttum. Şimdi tam bir yıl sonra o çok severek başladığım işimden ayrılmak, Avustralya’ya gitmek, hiç bilmediğim bir ülkede yaşamaya başlamak için gün sayıyorum.

Avustralya’ya gitmek benim için ne anlama geliyor?

Gitme kararı almak pek çok insanın aksine benim için kolay oldu ya da henüz hazırlık aşamasında olduğumuz için öyle zannediyorum 🙂 Bu kadar rahat karar vermemin en büyük sebebi işimde ve hayatımda uzun süredir hissettiğim çaresizlik. Bu aşamada beklentilerimin hiçbiri spesifik değil. Sanırım Avustralya’dan artık hayatımın bir parçası olan “böyle giderse ne yapacağım” kaygısından kurtarmasını, işimi hayatımın merkezine koymak zorunda kalmadan da çalışabileceğimi göstermesini, sadece kendim için değil, herkes için sürekli endişelenmeden yaşanabileceğini ve bana yeniden umut aşılamasını bekliyorum.

Yaşamak için çalışmak mı, çalışmak için yaşamak mı?

Ben karar verirken pek seçici davranmadığım ama okurken sevdiğim bir bölümden mezun oldum; “İnşaat Mühendisliği”. Mezun olmadan hemen önce de staj yaptığım firmadan bir iş teklifi aldım. Taşınmayı planladığım şehirde yeni bir işe başlamışlardı ve çalışmak istediğim pozisyon için bir mühendis arıyorlardı. Harika!

Şantiyede çalışacak olmanın daha zor olacağını biliyordum ve bunu da göze almıştım. Çalışmak istediğim bir pozisyondu, ekonomik getirisi güzeldi, benim için sadece bir basamak olacaktı. Ama bir süre sonra çalışma şartları beni inanılmaz mutsuz etmeye başladı. Normalde yaşamın bir parçası olması gereken iş hayatı benim yaşamımın kendisi oldu. İşimi ne kadar sevsem de her gün -gerçekten her gün- işe gelmek katlanılmaz bir hal aldı. Belki biliyorsunuzdur, Türkiye’de çoğu şantiye 2 haftada 1 pazar tatili yaparak çalışıyor. Böylece aynı sorular aklımda sürekli dönmeye başladı. Gerçekten istediğim bu muydu, neden bu şekilde çalışıyordum, neden kimse bu düzene itiraz etmiyordu, hayatım hep bu şekilde mi ilerleyecekti? Üzücü bir şekilde evet, eğer bu ülkede mesleğimi yapmak istiyorsam hayat az çok bu şekilde ilerleyecekti.

Türkiye’deki en iyi okulların birinden mezun olmuştum, çalışmak için yaşamayı seçerek sahada tecrübe kazanabilir, sektörde yükselebilir, ülke şartlarında gerçekten güzel paralar kazanabilir ve sonunda bir gün kendi şirketimi bile kurabilirdim. Mutlaka pek çokları için çekici bir seçenek ama bu yaşamın bana tek hatırlattığı aşağıdaki karikatür 😀

What is life?

Böylece hayattan beklentimin kesinlikle bu olmadığına karar verdim. Sahip olduğum tek hayatı pişman mı olacağım? şu anda 2017 için hissettiğim boşa harcanmışlık hissini bir gün bütün hayatım için mi hissedeceğim? korkusuyla yaşamak istemiyorum.

 “Es muss sein” mi?

∼ Es muss sein / It must be / Olmalı

İyi şeyler birdenbire olur, biz de birdenbire şansımızı dünyanın diğer ucunda denemeye karar verdik. Zaman zaman Avustralya’ya gitmek için fazla acele edip etmediğimizi sorguluyorum. Okuyanlar -ya da izleyenler- vardır, Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği’nde Tereza gittiği zaman Tomas arkasından gidip gitmemekte önce kararsız kalıyor, sonra bunun özgür iradeyle verilebilecek bir karar değil, bir çeşit kader olduğunu, gitmesi gerektiğini hissediyor. Bu mutlaka hayatının es muss sein’i olmalı, diye düşünüyor. Ben de bu karar için öyle hissediyorum.

Bu bölümü seçmem bir şanstı, okulda sevgilimle tanıştım. Staj yapmak için önümde birbirine çok benzer 3 şirket seçeneği vardı, şantiyesi metro durağına daha yakın diye bu şirketi seçtim. Tam ben mezun olurken aynı şirket gitmek istediğim şehirde yeni bir iş aldı ve çalışmak istediğim pozisyonu bana teklif etti. Henüz bir yıl önce bütün bu rastlantıların beni olmam gereken yere ulaştırdığını düşünüyordum, şimdiyse daha yolun başında olduğumu farkediyorum. Peki rastlantıların bize gerçekten hayatımızın es muss sein’ini getireceğine inanabilir miyiz? Aynı kitapta şöyle diyor Milan Kundera;

“Gereklilikten doğan, olmasını beklediğimiz, günbegün yinelenen her şey dilsizdir.

Sadece rastlantı bir şeyler söyler bize.”

Bakalım Avustralya ve 2018 bize neler söyleyecek.