

Merhaba! Dünyanın bir ucuna gitmek için gün saydığımız bu Şubat ayında hayatımızda her şey öyle hızlı değişiyor ki sanırım artık takip edemiyoruz. Mesleğini gerçek hayata uyarlayamaya bayılan bir planlama mühendisi olarak, gitme kararı aldığımızdan beri çeşitli kilometre taşları koymaya, kritik aktiviteleri belirlemeye, planlar programlar yapmaya çalışıyorum ki son anda sıkışmayalım. Ne yazık ki gerçek hayatta da planlanan / gerçekleşen dengesi yok ve zaman hiç geçmiyor gibi gelse de her şey sürekli gecikiyor.
O zaman bu yazıyı Teoman’ın güncel duruma tam uygun bir şarkı sözüyle açmak istiyorum;
‘Nasıl oluyor; zaman bir türlü geçmezken, yıllar hayatlar geçiyor?’
İstifa Süreci
Sonunda bu yolda vize almak hariç ilk somut adımı attık ve istifalarımızı verdik, kilometre taşı-1. İlk işe başlama deneyimlerimizden sonra ilk istifa deneyimlerimiz de gösterdi ki bu süreç ne olursa olsun stresli geçecek. Acaba nasıl karşılayacaklar, sorun çıkacak mı, planladığımız tarihte ayrılabilecek miyiz yoksa tarihleri biraz öteleyecek miyiz? diye diye söyledik sonunda. Burada çalışma şartları beni ne kadar mutsuz etse de yaptığım işi ve çalıştığım insanların çoğunu seviyordum. Kendi başına zaten yeterince zor olan şantiye hayatını benim için kolaylaştırdılar. Peki ne oldu? Kendi adıma çalıştığım şirketten oldukça güzel geri dönüşler ve de iyi dilekler aldım, hatta beklemediğim kadar güzel geri dönüşler aldım. Herhangi bir sorun çıkmadığı gibi bu kararımı benim adıma sevinçle karşıladılar ve olabildiğince yardımcı olmaya da çalıştılar.
Hafıza denen şey garip, insan gerçekten gitmek üzereyken sadece güzel anları hatırlıyor, normalde geçen günleri tek tek takvimden işaretleyip kalanları saymama rağmen şimdi bir hüzün yaşıyorum. Acaba kalsaydım nasıl bir iş hayatım olurdu? Bir kaç yıl sonra ben de düzene alışır ve kabullenir miydim yoksa ayrılmaya cesaret edebilir miydim?
Gitmek
Bu sırada aldığımız geri dönüşlere bakarak şunu fark ettim, sanırım herkes yurt dışına göç etmek için bir yol arıyor ya da en azından bir gün gitmenin hayalini kuruyor. Çoktan gitmeyen arkadaşlarımızdan bahsediyorum tabii. Üzerine düşününce ne kadar üzücü, sanki birkaç yıl önce böyle şeyler çok daha azdı, birkaç ay önceye kadar bizim bile böyle bir fikrimiz yoktu. Bir taraftan da en azından bu kararda yalnız olmadığımızı, belki bir de haksız olmadığımızı hissettiriyor bize. Hatta biraz daha fazla cesaretli olduğumuzu, en azından hayatımızı değiştirebilmek için bir şeyler yapmaya çalıştığımızı fark ediyoruz.
İhtimaller dahilinde, belki orada da aradığımızı bulamayacağız ama denemeden nasıl bilebiliriz? Bir gün sormaz mıyız kendimize acaba gitsek nasıl olurdu diye?
İyi ki!
Benim başım özellikle RPG türü ile dertteydi, farklı kişiliklere bürünmeyi, başka yollardan gitmeyi, her oyunda farklı bir hayatı görmeyi hep çok sevdim. Şimdi de gerçekte sadece bir hayatımın olması ve sonuna geldiğimde başa dönemeyeceğimi bilmek en büyük korkum oldu. Başka skill’ler seçip başka yollardan ilerleyerek farklı sonlara varamayacağım. Değişik hayatları sonsuz deneme şansım yok. Demek ki bu hayata olabildiğince çok şey sığdırmaya çalışmam gerekiyor.
Bu noktada en önemlisi mutluluğun senin için ne anlama geldiğini deneyerek ya da hissederek bulabilmek ve peşinden gitmek. En azından gerçek hayatta zaman oyundakinden çok daha yavaş akıyor. 🙂 Keşke şöyle yapsaydım diyerek son kayda dönemiyoruz, peki o zaman ne yapıyoruz, “keşke demek yerine daima iyi ki diyoruz!”
Hazırlanırken
Yaşadığımız şehirden ayrılmadan bir ay kadar daha çalışacağız ve Mart ayı
Şimdi iyi durumdaki eşyalarımızı hızlıca satmamız gerekiyor çünkü giderken yanımıza sadece kendimizi alacağız diyebiliriz. Eşyaları toparlama, ayırma, satışa koyma derken bir taraftan kullanmadığımız ne kadar çok şeye para harcamışız diyip bir taraftan da onca anıyla vedalaşacağıma üzülüyorum. Güzel güzel sakladığım hatıraların bir çoğu bizimle gelemeyecek, bizi burada bekleyecekler.
Eşya satışı meselesi de reklamlarda anlatıldığı gibi değilmiş ne yazık ki bunu da öğrenmiş oldum 😀 En güzeli tanıdıklarınız aracılığıyla satmak ama eğer planlarınızda varsa ne kadar erken başlarsanız o kadar iyi. Eşyalar dışında bir de abonelikler, hesaplar, kartlar var kapatılması gereken ama sıra henüz onlara gelemedi. Anlamadığım kısım da burası, sanki zaman hiç geçmiyor gibi gün sayıyorum ama bir bakıyorum çok az kalmış ve bir sürü iş bizi bekliyor.
Zor, gerçekten ardında bir hayat bırakmak çok zor ama bir taraftan da umut verici. Mutlaka kalsaydık işimiz gücümüz, alıştığımız bir hayatımız, sevdiğimiz mekanlar, geleceğe dair yaptığımız planlar vardı ve hayatı akışına bırakmak gitmekten daha kolaydı. Ama şimdi rutin hayattan çıkıp bir yeri yeniden tanımak, sokaklarına alışmaya çalışmak, benim için muhtemelen sık sık kaybolmak, yeni alışkanlıklar, yeni rutinler oluşturmak umudu bekliyor bizi orada.
Herşeye rağmen dönmek kolay, ama gitmek cesareti bulmak zor. Zaten şimdi değilse ne zaman?
Selam. Ben 18 yaşında üniversite sınavına hazırlanan bir gencim. Bir iki senedir aklımı kurcalayan yurt dışına göçme mevzusu sınava hazırlanırken iyice arttı. Sonuçta yurt dışında rağbet gören bir meslek sahibi olmalıyım. Size bir kaç soru sormak istiyorum. Benim istediğim bölüm diş hekimliği. Ama araştırdım ve gördüm ki hem skilled immigration listesinden kalkmış hem de denklik elde etmek çok zor. Sizin de mezun olduğunuz bölüm olduğu için soruyorum. Odtü inşaat okusam denklik ya da iş konusunda problem yaşar mıyım?
Merhaba,
Avustralya özelinde konuşursak mühendislik dallarının hemen hemen tamamı rağbet görüyor. Mühendis olarak göç etmek ve kalıcı oturum almak da nispeten kolay diyebilirim. Denklik konusu ise biraz karışık. Odtü bölümleri ABET akreditasyonuna sahip, bu yüzden denklik alabilmek için rapor hazırlamaları isteniyor. Türkiye’de MÜDEK akreditasyonuna sahip bölümler ise direkt diplomaları ile denklik sahibi olabiliyor. Bu konunun ayrıntısını mesleki denklik yazılarında bulabilirsiniz. Bütün bunları söylerken diş hekimliği, doktorluk gibi diğer alanlar nasıl bir yol izliyor bilmiyorum maalesef.
Öte yandan, meslek seçimi bir insanın hayatını en çok etkileyen kararlardan biri. Beş- altı yılda ise hayat görüşünüz ve beklentileriniz dahil pek çok şey değişebilir. Yeteneklerinizi ve isteklerinizi de gözardı etmemenizi öneririm 🙂
Güzel cevabınız için teşekkür ederim.
Bende sizinle aynı hislere, düşüncelere ve mesleğe sahip biri olarak 🙂 , bir arkadaşımın önerisi üzerine sizin blog’unuza ulaştım. Bütün yazılarınızı tek oturuşta okudum, hepsini ayrı ayrı çok beğendim (net, detaylı ve bilgilendirici buldum). Öncelikle bundan dolayı teşekkür ederim. Aradığım her sorunun cevabını yazılarınızda bulabildim. Romanlardan ve şarkı sözlerinden yapmış olduğunuz alıntılar da tadı tuzu oldu okumamın. Avustralya’ya taşınma fikrimde ne kadar tutarlı olduğumu bir kez daha hissetim ve yazılarınız bana bu konuda daha inançlı olmamı sağladı. Eminim ki blog’unuzu okuyan bir çok kişi benimle aynı fikirdedir .
Merhaba, çok teşekkür ederim. Ben aldığım karardan pişman olmadım, umarım Avustralya sizi de pişman etmez 🙂
Çok güzel bilgi. Teşekkürler.
Tebrik ederim çok güzel bir site 🙂 . 18 aylık vize ülkeye ilk giriş yaptığınız andan itibaren mi başlıyor? Bunu merak ediyorum .
Merhaba, teşekkür ederim öncelikle 🙂 Evet, vizeniz onaylandıktan sonra 1 yıl içerisinde ülkeye giriş yapmanız gerekiyor. Ilk giriş ile birlikte 18 aylık süreniz başlıyor.