

Merhaba! Bu sefer bir Avustralya gezi yazısıyla buradayım 🙂
Avustralya’da her yıl Nisan ayında Good Friday ve Easter Monday sebebiyle 4 günlük bir resmî tatil oluyor. Biz de bu fırsatı değerlendirip Sydney çıkışlı ünlü sürüş rotalarından birini deneyelim, biraz yaşadığımız yeri ve etrafımızı tanıyalım dedik.
Avustralya Gezi Rotaları
Avustralya’nın yaklaşık 50,000 km uzunluğunda bir sahil şeridi var, bu yüzden Avustralya’da sahil boyunca road trip yapmak hem turistler hem de yaşayanlar arasında oldukça popüler. Kıyı boyunca oluşturulmuş ve pek çok kez denenmiş rotalar mevcut. Bu yüzden planlama yaparken çok zorlanmıyor, varolan planlardan birini kendinize uyduruyor ve yola çıkıyorsunuz! Hatta vaktiniz varsa bunu güzel bir karavan kiralayıp farklı bir keyfe dönüştürüyorsunuz. Henüz yapamadık ama bir geziye de karavanla çıkmayı çok istiyorum =)
Bizim seçtiğimiz ilk Avustralya gezi rotası kısa sürmesi ve bol gezilecek yer içermesiyle Grand Pacific Drive oldu. Hatta burada da resmi bir sitesi var: grandpacificdrive.com.au


Neredeyse bir günde gidilebilen 140 kilometrelik bu rotanın devamına ülkenin başkenti Canberra’yı da ekledik ve 3 günlük, üçgen şeklinde bir plan oluşturduk. Konaklamalarda Airbnb kullandık ve bir gece Wollongong’da bir gece de Canberra’da kaldık. Tüm gezi için kullandığımız rotayı ve ziyaret ettiğimiz yerleri aşağıdaki haritaya ekledim!
Normalde tüm rotayı tek bir yazıda anlatmayı planlamıştım ama bir oturuşta okunmayacak kadar uzun oldu, ben de üç günü üç yazıya bölmeye karar verdim. İkinci yazıda daha bol duraklı, ünlü yemek yerleri önerili bir Wollongong – Canberra yolu; üçüncü yazıda da Avustralya’nın başkenti Canberra nasıl bir yer? odaklı bir yazı bekleyebilirsiniz 🙂
1. Gün: Sydney - Wollongong
İlk gün planımız kahvaltı sonrası Sydney’den yola çıkmak; Royal National Park’ı ziyaret ettikten sonra sahil yolundan güneye ilerlemek, akşam yemeğini Shellharbour’da yedikten sonra günü Wollongong’da sonlandırmaktı.
Grand Pacific Drive üzerindeki ilk durağımız Sydney’in hemen güneyinde yer alan Royal National Park oluyor. Burası Amerika’daki Yellowstone Park ardından dünyanın en eski ikinci doğal parkı (1879) statüsü almış. Yaklaşık 16 bin hektar büyüklüğünde ve içindeki plajlarda yüzmeden balık tutmaya, balina ve kuş gözleminden pikniğe, yürüyüş yollarından tarihi Aborijin kalıntıları incelemeye yapılacak pek çok şey var. Park her gün 7:00 – 20:30 arası açık ve 12 dolarlık bir araç giriş ücreti var.
Biz tüm günü burada harcamak istemediğimizden hem yürüyüş yollarından birini deneyebileceğimiz hem de birkaç popüler yer görebileceğimiz bir plan yaptık.
Bundeena
Parka girdikten sonra ilk kahve molası durağımız Bundeena oldu. Bundeena parkın kuzeyinde yer alan, yaklaşık 2500 kişinin yaşadığı küçük ve sakin bir sahil kasabası. Sydney CBD bölgesinden yaklaşık 55 km uzakta ama aracınız yoksa tren + ferry kombinasyonuyla bu sevimli yere 2 saat içinde ulaşabiliyorsunuz.
Bölgede binlerce yıl boyunca Dharawal Aborijinleri yaşamış. 1796 yılında İngilizler gelmiş ama tatlı su kaynağı bulamayınca bölgeden ayrılmışlar. Bir 40 yıl kadar sonra tekrar gelip bugünkü yerleşimin temellerini atmışlar. Jibbon Point isimli bölgede Aborijinlerden kalan çizimleri görmek mümkün. Bu bölgede bir kaç grup halinde avcı toplayıcı olarak yaşadıkları tahmin ediliyor. Zamanında gördükleri ve avladıkları katil balinaları, vatozları, kanguruları ve pek çok hayvanı kayaların üzerine işlemişler. Bölgenin ismi de yine o çağlardan kalma; Aborijin dilinde “gök gürlemesine benzer ses” anlamına geliyormuş.
Wedding Cake Rock
Park içinde görülebilecek ünlü yerlerden bir diğeri Wedding Cake Rock. İsmini düğün pastasına benzerliğinden alan bu taş tamamen doğanın bir hediyesi! Aslında bu kaya da etrafındaki diğer kayalar gibi kumtaşından oluşuyor, ancak içinde demir olmadığı için bir rengi yok, bembeyaz. Aynı zamanda doğru açıyı yakalayınca fotoğraflarda oldukça güzel gözüküyor! -instagrammer point- AMA ani kırılma ve 50 metre aşağıdaki denize düşme tehlikesi olduğu için etrafı 2016 yılında çevrilmiş; üzerine çıkmak, kenarına oturmak yasak. Yani internette gördüğümüz fotoğraflar bu yasağı delerek çekiliyor. Hiç sağlam gözükmüyordu, ben hayatını riske atmaya değecek bir şey göremedim, dışarıdan çekip devam ettim mesela 🙂
Kötü yani ise buraya araçla ulaşım yok, arabayı Bundeena’ya parkedip yürümeniz gerekiyor. Direkt yürürseniz 50 dk, bizim gibi “the Balconies” isimli bölgeyi de arada görmek isterseniz yaklaşık bir saat sürüyor. Tabii bir saat de geri yürümesi olduğu için ziyaret gününü iyi seçmek lazım, biz gittiğimizde hava çok sıcak ve bunaltıcıydı, geri yürümesi tam bir eziyet gibi gelmişti!
Figure 8 Pools
Zamanımız kalmadığı için gidemediğimiz ama Royal National Park içindeki ünlü yerlerden biri de Figure 8 Pools. 3,5 km yakınında bir araç park yeri var, oraya kadar aracınız ile gidebilirsiniz ama kalan ve oldukça dik olan patikayı yürümeniz gerekiyor. Bu yol Avustralya yürüyüş yolu zorluk derecelendirme sisteminde 4/5 olarak değerlendirilmiş, yani oldukça zor, değip değmeyeceğini iyi düşünmek gerek.


Derecelendirme sistemiyle ilgili bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Ayrıca deniz seviyesi yükseldiğinde (high tide) giderseniz havuz kısmı oldukça tehlikeli oluyor, bu yüzden deniz seviyesini de takipte olmanız gerekiyor. Peki bunca şeye rağmen neden ziyaretçi akınına uğruyor derseniz aşağıda şöyle bir manzarayla karşılaşıyorsunuz =)


- Daha çok vakti olanlara:
- Doğa yürüyüşü sevenler için Royal National Park’s Coast Track
- Hem yüzmek hem piknik yapmak için Wattamolla Lagoon
- Sörf sevenler için Garie Beach
- Tarihi Aborjin cizimleri icin Jibbon Beach


Parkta geçirdiğimiz birkaç saat sonunda, öğle yemeğinin ardından Bundeena’dan ayrılarak yola koyulduk. Sahil yolu rotalarının en güzel tarafı manzarası oluyor, bu yüzden gördüğümüz hemen her seyir noktasında durup etrafı izledik, hem de küçük molalar vermiş olduk.
İlk durağımız henüz parktan çıkmadan yol üzerinde kalan Governor Game Lookout oldu. Eğer yanınızda dürbün varsa kuş gözlemi yapabileceğiniz bir yer olan Governor Game, doğru zamanda denk gelirseniz balinaları da izleyebileceğiniz bir noktaymış. Araştırırken bulduğum, yıllar önce insanların aynı yerden etrafın izlediği siyah beyaz bir fotoğrafı görmek isterseniz, burada.
Yaklaşık 20 dakikalık bir yoldan sonra oldukça popüler olan Bald Hill Lookout’a ulaştık. Stanwell Park isimli sahil kasabasını ve bir sonraki durağımız olan Sea Cliff Bridge’i yukarıdan görebileceğiniz Bald Hill Lookout, aynı zamanda ünlü bir yamaç paraşütü noktası. Hemen yanındaki kafeden kahvenizi ve atıştırmalıklarınızı alıp, çimlere yayılıp manzaranın tadını çıkartabilir ve yamaç paraşütü yapanları izleyebilirsiniz.
Bu bölgenin Avustralya için tarihi bir önemi de var. Avustralya’lı bir bilim adamı olan Lawrence Hargrave, 1894 yılında Stanwell Park plajından beş metre kadar havalanmayı başararak -yani uçarak- adını tarihe yazdırmış. Bu uçuşa olanak sağlayan, dört adet kutu şeklinde uçurtmayı birbirine bağlayarak oluşturduğu icadı ve kendisini yukarıdaki fotoğrafta görebilirsiniz. Bald Hill’de adına oluşturulmuş bir anıt da mevcut.


Bald Hill Lookout sonrası sıra rotanın tanıtım yüzü olan Sea Cliff Bridge’e geliyor. Sydney – Wollongong sahil yolunun bir parçası olan 665 metre uzunluğundaki bu köprünün ünlü olmasının sebebi bir “tablo gibi” olması. S şeklinde kıvrılan bu yolda bir tarafınızda yeşillikler, diğer tarafında pasifik okyanusunu izelerken seyahat edebiliyorsunuz. Eğer köprünün ve manzaranın tadını çıkarmak isterseniz üzerinde bir yürüyüş yolu da var.
Köprü, yamaç üzerindeki asıl yol tehlikeli olduğu ve zaman zaman düşen kayalar yüzünden kapandığı için 2005 yılında inşa edilmiş. Dünyada bu şekilde kıyının açığına ve paraleline inşa edilen 7 köprüden biriymiş.
Köprümüzü de gördükten sonra güneye, Shellharbour’a ilerlemeye devam ettik. Wollongong’a yarım saat uzaklıktaki bu küçük sahil kasabası gezi bloglarında fish&chips için önerilmişti. Biz de böyle gezilerde olabildiğince yerel, ünlü lezzetlerin peşinden gitmeye çalıştığımız için kalacağımız yer Wollongong’da olmasına rağmen akşam yemeği için yolumuza devam ettik.
Günbatımına denk gelince arabayı rıhtıma inen sokaklardan birine park ederek North Beach’e indik. Yemek öncesi vaktimizi sahilde biraz yürüyerek ve güneşin okyanus üzerinde batışını izleyerek geçirdik. Oldukça sessiz, sakin ve huzur veren bir görüntü!
Güneşi batırınca sahile de çok yakın olan, yemek için önceden seçtiğimiz Salvatore’s Fish Cafe’yi (*ismi değişerek Mr Grill’d olmuş) bulduk. Meşhur fish & chips menülerinden birini aldık, balığı da kalamarı da hem lezzetli hem doyurucuydu. Yolu Shellharbour’a düşen olursa denemeli 🙂
Wollongong, yaklaşık 300.000 kişilik nüfusuyla NSW eyaletindeki üçüncü büyük şehir. İçinde yaklaşık 40 bin öğrencinin okuduğu bir üniversitesi de olan bu şehire Sydney’den trenle bir buçuk saatte ulaşabiliyorsunuz.
Avustralya’da hayvan, bitki ve küçük şehirlerin isimleri genelde Aborijin dilinden kalmış oluyor. Yeni bir yere gittiğimizde mutlaka adının anlamına bakıp arkasındaki hikayeyi öğrenmeye çalışıyorum =) Okyanus kıyısı bir şehir olan Wollongong’un ismi de bunlardan biri; 1816’da Avrupalıların yerleşim yeri kurmasından önce uzun zaman bölgede yaşamış olan D’harawal Aborijinlerinden kalmış. Hala anlamı üzerinde tartışmalar olsa da, en çok kabul edilen tanım “denizin sesi”. İkinci sırada ise daha farklı bir hikaye var. Burada yaşayan yerliler ilk geminin karaya yaklaştığını görünce korku ve şaşkınlık halinde “Bak! Canavarlar geliyor!” (“Nywoolyarngüngh”) diye bağırmış ve bu bölgenin ismi olarak kalmış.


Wollongong Lighthouse (Flaggstaff)
Yemekten döndükten sonra Wollongong sahilinde bir yürüyüş yapıp deniz fenerini ziyaret ettik. Aslında Wollongong’da birbirine çok yakın mesafede iki adet deniz feneri var; doğu Australya’da iki deniz feneri olan tek yer burasıymış =) Fenerlerin biri 1871-1974 arasında kullanılmış, diğeri ise (Flaggstaff Lighthouse) 1936 yılında tam otomatik olarak inşa edilmiş ve hala aktif!
Böylece ilk günü bitirmiş olduk.
- Daha çok vakti olanlar için:
- Botanik Park sevenlere Wollongong Botanic Garden
- Sanat severlere Wollongong Art Gallery
- Koalalarla fotoğraf çekilmek, doğal yaşamı görmek için Symbio Wildlife Park
- Plaj sevenler için Belmoral Beach Cove, Bellambi Beach, Corrimal Beach
Böylece ilk günü Wollongong’da bitirmiş olduk ama henüz burada ziyaret ettiğimiz yerler bitmedi! Port Kembla, güney yarım kürenin en büyük Budist tapınağı olan Nan Tien Temple ve Kiama Blowhole ikinci güne kaldı. Beyaz kumsalıyla ünlü Hyams Beach, 55 yıldır aynı yerde donut satan Berry Donut Van aynı yazıda olacak.
Tam bir devamı yarın paragrafı oldu! 🙂